17 Temmuz 2008 Perşembe

Bilim Adamları

LOİS DE BROGLİE (1897 – 1987)


De Broglie ailesi aslen İtalyan ve Piedmant’daki Chieri kasabasındandı. Fransız tarihinde oldukça öne çıkmış bir aileydi. Lois De Broglie ciddi bir tarih eğitiminin ardından, ışığa ilgi duymaya başladı. I. Dünya savaşında Fransız ordusunda radyoyla ilintili işlerde çalıştı. Savaş sonralarında fizik çalışmaya başladı ve kurama eğildi.
De Broglie, ışığın ikili doğası üzerine düşünmeye başladı. Saçılım ve girişim üzerine yapılmış tüm deneylere göre, ışık elektromanyetik dalgalardan oluşuyordu, ama Einstein’ın ön tezine göre de tüm enerjisi maddeyle değişebilen tanecikti. Her iki tezi destekleyen deneyler vardır. Eskiler dalgayı, yeniler ise ışık paketçiğini doğruluyordu. Düşüncelerini geliştirmek için göreliliği kullandı ve bir parçacığın p=mV momentumunu parçacığa eşlik eden bir dalganın λ dalga boyuna bağlayan şu bağıntıyı buldu;
h
λ = ——
p
De Broglie’nin daha sonra vurguladığı üzere optiğin iki yüzü vardı: Geometrik optik ve dalga optiği. Geometrik optik bir yaklaşıklık olarak dalga optiğinden türetilebilirdi. Geometrik optik genellikle ışık “ışınları”nı izleyen araç yapımcıları tarafından kullanılır ve oradaki uzaklığın ışığın dalga boyuna kıyasla büyük olduğu durumlarda doğru sonuç verir.
Dalga optiğinin geometrik optiği vermesi gibi sıradan devin bilimi verecek bir kuram nasıl bulunabilirdi? De Broglienin karşı karşıya olduğu sorun buydu. Bu bakış açısıyla daha önce sözü edilen λ = h/mv bağıntısını yine bulmuştu. Ulaştığı bir başka önemli sonuç da bir yörünge üzerinde durağan dalgalar sistemi kurmak istenirse yörüngenin tam sayıda dalga boyu içermesi gerekeceği düşüncesine dayanıyordu. Burada tamsayılar ortaya çıkar ve böylece bazı durumlarda Bohr-Sommerfield paketçiklenme kuralı ile aynı sonuçları veriyordu. Dalgaboyu ve momentum arasındaki ilişki gerçekten doğruydu; ancak özel durumlarda geçerli ve daha da geliştirilmesi gerekliydi. Bu tezden sonra elektron girişim deneyleri açıklığa kavuşmuştu. Buna da elektron kırınımı terimi ortaya çıkmıştır.
De Broglie bu buluşuyla-paketçiklenme yöntemi – 1929’da Nobel ödülünü aldı. Tezinin II. bölümü ilkeldi, ancak Erwin Schrödinger için elektronun gerçek dalga denklemini bulmasına uyarı oldu.

Organik Kimya

Organik Kimya Nedir organik peki? Esas olarak karbon (C) bileşikleri diyebiliriz ama çoğunlukla yalnız değil karbon, yanında oksijen (O) var; hidrojen (H) var; nitrojen (azot) (N) var. Liste uzar gider. Sonuçta kısaca, karbonun bu elementlerle yaptığı bileşiklere verilen genel isim. Günlük hayatta kullandığımız şeylerin büyük bir yüzdesi organik moleküllerden oluşuyor. Başlayalım. Sabah kalktık. Tuvalete gittik. İşimizi hallettik. Ne yaptık, elimizi yıkadık. Neyle? Sabunla. ferhanım durdur burda. Sabun deyip geçme. Uzun karbon zincirli karboksilik asitlerin değişik tuzlarından elde ediliyor bin yillar boyunca. Uzun karbon zincirli karboksilik asitlerde ne oluyor? Yağ asidi diyoruz bunlara çünkü, bunların üç tanesi bildiğimiz gliserin ile birleştiğinde yediğimiz, yemek yaptığımız yağı oluşturuyor. Zaten, sabun eldesi de bunun tersi işlemi ile gerçekleştiriliyor. Günümüze dönelim. Sabunların içinde bir çok katkı maddesi, boyar madde, parfüm, nemlendirici madde, koruyucu madde. Bunların hepsi de farklı farklı organik bileşikler. Tuvaletten çıktık. Karnımız zil çalıyor. Kahvaltı zamanı. Ne yiyoruz. Peynir, süt, yumurta, ekmek. Bunların içlerinde vucudumuzun besin olarak kullandığı, protein, yağ, karbonhidratlar vitaminler mevcut. Karbonhidrat dedik, burda durdur Ferhan 'cım. Hepimiz sıklıkla duyarız bunu. Karbohidratlı bileşikler kilo yapar vs. diye. Karbonhidrat aslında bir çok şeker molekülünün bir araya gelip oluşturduğu yapıdan başkası değil. Nişastayı biliyoruz. O da aynı. Hepsi de şekerin, daha bilimsel adıyla sakkaritlerin farklı farklı bir araya gelmesiyle oluşan organik moleküller. En ünlü sakkarit ise glikoz. Kahvaltı bitti. Okula gitme zamanı. Neyle, otobus ya da otomobille. Araba diyelim bir kısaca. Arabaları çalıştıran benzin ise, 8 karbonlu bir hidrokarbon karışımıdır. Karışımdaki maddelerin oranı ise benzinin süper ya da normal olmasını belirler. Okula geldik, derse geç kalmışız. Hemen defterimizi açtık. Burda duralım Ferhan' cım. Defter, yani kağıt. İlginç bir akrabalık vardır aslında kağıt ile nişasta arasında. Kağıt selüloz denen hammaddeden yapılır. Ağaçlarda, yapraklarda bulunur. Nişasta ve selüloz, her ikisi de aslında binlerce glikozun biraraya gelmesiyle oluşmaktadır ama tek farkı, iki glikoz arasında oluşan bağın farklılığı. Ve vucudumuzdaki enzimler, nişastaki glikozları koparabilirken, maalesef selülozdakileri koparamıyor, yani sindiremiyoruz. Hoca derste tepegöz ile birşeyler gösteriyor. Ne ile gösteriyor, asetat dediğimiz şeffaf kağıtlarla. Burda durduk .Ferhan' cım. Asetatın yapısı da aslında selülozdur ama selüloz moleküllerindeki hidroksi gruplarına asetil grubu bağlanmıştır. Bu yüzden genel ismi asetat olarak kalmıştır. Teknik ismi, ingilizce tranperancy, türkçe ise saydam ya da seffaf kağıttır. Siz dersi dinlemeye devam edin .

Etiketler:

Helyum Neden İnsanın Sesini İnceltir?

Sagda solda, televizyonda, surda burda görüyoruz. Icine helyum çeken kisilerin sesleri çok komik bir sekilde ince çikiyor. Bunun arkasinda yatan sebep nedir?Bu durum, sesin helyum icinde daha hizli hareket etmesinden kaynaklaniyor. Bunun sebebi de gazlar icindeki sesin hizinin, gazin yogunlugu ile ters orantili olmasidir (Aslinda, karakoku ile ters orantili). Helyum da havadan cok daha az yogun bir gaz olmasindan dolayi (uçan balonlari düsünün), helyum icinde sesin hizi havadakine göre birkaç kat daha fazladir. Ses tellerini hava yerine helyumun titresmesi ve sesin helyum içinde daha hizli ilerlemesi nedeniyle, insan sesi daha tiz bir sekilde çikar. Zaten, alinan helyum, tekrar verildikten sonra bu ses incelmesi hemen etkisini kaybeder. Benzer sekilde, yine inert ve zehirsiz olan SF6 gazini solumaniz durumunda ise, bu kez bu gazin havadan yaklasik 6 kat daha yogun olmasi ve bu nedenle sesin SF6 icinde havadakinden cok daha yavas ilerlemesinden dolayi, bu kez insan sesi kalin cikmaktadir. Ancak bunu denemek isterseniz, sonrasinda yapmaniz gereken onemli birsey var ki, SF6'nin havadan yaklasik 5 kat daha yogun olmasindan dolayi, cigerlerde kalmamasi icin derin derin nefes alip vermek gerekir (Helyuma gore ses degisikliginin daha uzun sürmesinin nedeni de bu). Unutmayin, CO2 de zehirli degil ama oksijen yerine baska bir gaz solumak, zehirli olmasa da bu kez oksijensizlikten dolayi rahatsiz olmaniza neden olabilir. SF6 solunmasi durumunda sesin nasil ciktigini merak ediyorsaniz, youtube'dan asagidaki video'yu izleyebilirsiniz. Son olarak da havanin, helyumun ve SF6'nin yogunluklarini vereyim karsilastirabilmeniz icin: Helyum : 0.1786 g/L (0 °C ve deniz seviyesinde)Hava : 1.2929 g/ L (0 °C ve deniz seviyesinde)SF6 : 6.164 g/L ((0 °C ve deniz seviyesinde))

Sagda solda, televizyonda, surda burda görüyoruz. Icine helyum çeken kisilerin sesleri çok komik bir sekilde ince çikiyor. Bunun arkasinda yatan sebep nedir?Bu durum, sesin helyum icinde daha hizli hareket etmesinden kaynaklaniyor. Bunun sebebi de gazlar icindeki sesin hizinin, gazin yogunlugu ile ters orantili olmasidir (Aslinda, karakoku ile ters orantili). Helyum da havadan cok daha az yogun bir gaz olmasindan dolayi (uçan balonlari düsünün), helyum icinde sesin hizi havadakine göre birkaç kat daha fazladir. Ses tellerini hava yerine helyumun titresmesi ve sesin helyum içinde daha hizli ilerlemesi nedeniyle, insan sesi daha tiz bir sekilde çikar. Zaten, alinan helyum, tekrar verildikten sonra bu ses incelmesi hemen etkisini kaybeder. Benzer sekilde, yine inert ve zehirsiz olan SF6 gazini solumaniz durumunda ise, bu kez bu gazin havadan yaklasik 6 kat daha yogun olmasi ve bu nedenle sesin SF6 icinde havadakinden cok daha yavas ilerlemesinden dolayi, bu kez insan sesi kalin cikmaktadir. Ancak bunu denemek isterseniz, sonrasinda yapmaniz gereken onemli birsey var ki, SF6'nin havadan yaklasik 5 kat daha yogun olmasindan dolayi, cigerlerde kalmamasi icin derin derin nefes alip vermek gerekir (Helyuma gore ses degisikliginin daha uzun sürmesinin nedeni de bu). Unutmayin, CO2 de zehirli degil ama oksijen yerine baska bir gaz solumak, zehirli olmasa da bu kez oksijensizlikten dolayi rahatsiz olmaniza neden olabilir. Son olarak da havanin, helyumun ve SF6'nin yogunluklarini vereyim karsilastirabilmeniz icin: Helyum : 0.1786 g/L (0 °C ve deniz seviyesinde)Hava : 1.2929 g/ L (0 °C ve deniz seviyesinde)SF6 : 6.164 g/L ((0 °C ve deniz seviyesinde))

Etiketler:

16 Temmuz 2008 Çarşamba

İLGİNÇ MAKALELER

GENEL KİMYA

ANALİTİK KİMYA

Arrhenius Asit-Baz Tanimi
Gunumuze kadar asit ve bazlar icin milyonlarca olmasa da bayagi bir tanim yapilmistir ama Arrhenius bunlarin icinde ilkidir.Arrhenius'a gore suda cozundugunde H+ veren maddeler asit, OH- veren maddeler bazdir. Aslinda bu tanim bazi maddeler icin dogru gibi gorunse de eksiktir. Evet bu tanima gore HCl'nin asit, NaOH'in baz oldugunu soyleyebilirsiniz ama NH3'un niye baz, BF3'un niye asit oldugunu aciklayamazsiniz. Ayrica bu tanim sadece sulu cozeltilerle kisitli oldugu icin de eksiktir. Mesela amonyagin solvent oldugu bir durumu aciklayamamaktadir.asit ve baz

Bronsted-Lowry Asit-Baz Tanimi
Bronsted ve Lowry asit baz tanimi Arrhenius'tan sonra ortaya atilmistir. Bu tanima gore; asitler proton veren maddeler, bazlar da proton alan maddeler olarak siniflandirilmistir. Yani siniflandirma proton temel alinarak yapilmistir. Bu tanim Arrhenius'un tanimindan daha iyidir. Cunku sulu cozelti disinda da gecerli bir kavramdir ve NH3 gibi icinde hidroksit iyonu bulundurmayan bilesiklerin bazligini da aciklamaktadir. Ama hala BF3'un asitligini aciklayamamaktadir. Bakalim simdi kim aciklayacak bunu?
Lewis Asit-Baz Tanimi
Lewis de bakmis ki
Bronsted ve Lowry aciklayamiyorlar bazi seyleri, baslamis kollari sivamaya...Aslinda soyledigi sey cok da farkli degildi Bronsted ve Lowry'den, sadece bakis acisi degisikti. Bakalim Lewis ne demis: "Elektron alan maddeler asittir, elektron veren maddeler ise bazdir." Iste size baba gibi bir tanim. Bir maddenin asit olabilmesi icin H+ icermesi gerekmiyor, ayni sekilde bazlarin da OH- icermesi gerekmiyor. Sulu cozelti disindaki sistemleri de aciklayabiliyor. Hatta indirgenme yukseltgenme tepkimelerindeki maddeleri bile asit-baz olarak siniflandirabiliyor. Her ne kadar ifadeleri degisik olsa da aslinda Arrhenius, Bronsted ve Lewis asit-baz tanimlari birbiriyle celismemektedir. Butun Arrhenius ve Bronsted asit-bazlari ayni zamanda Lewis asit-bazidir ama bunun tersi gecerli degildir.


Zayif ve Kuvvetli

Asitler ve bazlar genel olarak zayif ve kuvvetli olmak uzere ikiye ayrilirlar. Bu ayrimin temelinde yatan olay aslinda onlarin su icindeki cozunurlukleridir. Su icinde tamamen veya tamamina yakini cozunen asitler kuvvetli asit, bazlar ise kuvvetli baz olarak adlandirilmaktadir. Zayif asit ve bazlarin sadece bir kismi suda cozunur. Asagida bazi kuvvetli ve zayif asit-bazlara ornekler verilmistir:Kuvvetli asit: HClO4, HCl, HNO3, H2SO4 Kuvvetli Baz: NaOH, KOH, Sr(OH)2, Ba(OH)2 Zayif Asit: HF, HCN, H3PO4 Zayif Baz: NH3, Mg(OH)2, Na2CO3

Karbonat Hatası

Katı halde oldugu gibicözeltilerinde de sodyum,potasyum ve baryum hidroksitler atmosferdeki karbondioksitle karbonat oluşturmak üzere hızlı reaksiyona girerler:

CO2(gaz)+2OH- ----->CO32-+H2O

Her bir karbonat iyonunun oluşumu sırasında iki hidroksit iyonu kullanılmasına rağmen,bir bazçözeltisi tarafından karbondi oksitin tutulması,onun hidronyum iyonları bağlanma kapasitesini değiştirmez.Buna göre bir asit aralıgı indikatörünün(bromokrezol yeşili gibi) gerekli oldugu titrasyonun dönüm noktasında sodyum iyonu ile reaksiyona girer.

CO32-+2H3O+ ----->H2CO3+ 2H2O

Bu reaksiyonda tüketilenhidronyum iyonu miktarı karbonat iyonu oluşumu ile harcanan hidroksit miktarına eşit oldugundan, bir hat meydana gelmez.

ne yazık ki, standart bazların pek coğu için bazik geçiş aralıgına sahip bir indikatör(örneğin fenolftalein) gereklidir.Burada,indikatörün renk degişimi gözlendigi anda , her bir karbonat iyonu sadece bir hidronyum iyonu , ile reaksiyona girmektedir.

CO32- +H3O+ ------> HCO3- + H2O

Böylece, bazın etkin derişimi, karbon dioksitin absorblanması nedeniyle azalır ve sistematik bir hata (karbonat hatası denilen) meydana gelir.

analitik kimya temel ilkeler

ANORGANİK

Organik olmayan Kimya
Kimya biliminin Organik Kimyanın doğumundan sonraki hali denebilir Anorganik (Organik olmayan) Kimya için. Kimyanın materyal zenginliğini yada bir diğer ifadeyle elementel kombinezonunu sınıflandırmaya tabi tutarsak canlılarla ilgili olan yada olmayan şeklinde iki farklı kategori (Organik ve Anorganik) önümüze çıkacaktır.Anorganik Kimyanın esas gücü Karbon haricinde kalan tüm periyodik tabloya hakim olmasından kaynaklanmaktadır. Bu inanılmaz genişlilik ona her geçen gün yeni alanlar ve uygulamalar getirmekte olup şu an mevcut bulunan Kimya endüstrisinin de büyük oranda sahibi olmasına olanak sağlamaktadır.Kendi içerisinde birbirinden çok farklı alanlara bölünmüş olup diğer Kimya dallarıyla ortaklık sağlayarak halkasını genişletmektedir.Elementel Kimya, Endüstriyel Kimya, Jeokimya, Kompleks Kimyası, Katı Hal Kimyası, vb. şeklinde bölümlerden oluşmaktadır
.